7 Ocak 2010 Perşembe

E-mağazacılıkta başarıya giden 10 yol!


Avrupa’nın en büyük e-ticaret pazarına sahip Almanya’da, perakende şirketleri kendi e-mağazalarından çok daha fazla kar ediyor, normal mağazalar yerine internete daha fazla yatırım yapmayı tercih ediyorlar. Bu bilgiden hareketle; neden Türkiye’deki perakende markaları, açtıkları e-mağazalarının tanıtımını aktif olarak yapmaz? Gerçekten anlamış değilim. Türkiye’de e-ticaret pazarı yeterince gelişmediği için mi? Ama, bu pazarı geliştirmesi gerekenler de onlar değil mi aslında? E-mağazanız için çok ciddi tanıtım bütçelerine gerek yok! Öncelikle, elinizdeki fırsatları görmeli ve etkin şekilde kullanmayı öğrenmelisiniz.

Bilinen bir tüketici elektroniği markası iseniz, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde kurulan alışveriş merkezi (AVM)’ lerde bulunmak- rakipleriniz varsa siz de varolmak durumundasınız! - ve ayrıca çeşitli merkezlerde cadde mağazaları açmak zorundasınız. Türkiye B2C pazarındaki en büyük pazar payı tüketici elektroniğine ait ve bu sektördeki perakende markaları da bu durumun önemini kavramış olacaklar ki, bir çoğunun, etkin çalışmasa da bir e-mağazası var.

Teknosa, sektör liderliğini Alexa verileri doğrultusunda gösteriyor ve bildiğim kadarıyla Electroworld Türkiye sene sonuna doğru bir e-mağaza açmaya hazırlanıyor. Amerika’nın elektronik devi BestBuy, Aralık ayında İzmir’de açacağı Avrupa’daki ilk mağazası sonrasında, e-mağazasını da orta vadede açacağa ve tüketici elektroniği e-ticaret pazarına farklı bir soluk getireceğe benziyor.

Tüketici elektroniğinin e-ticarette popüler olmasının temel nedeni, ülkemizde internetten erkeklerin daha çok alışveriş yapıyor olması ve kadınların halen AVM’leri veya cadde mağazalarını tercih etmesi. Kadınların internetten alışveriş yapmalarını sağlamadan pazarı büyütmek zor görünüyor. Bu yüzden, esas iş perakendecilere düşüyor.

Geleneksel ticarette perakendeciler nihai müşteriye dokunan dağıtım kanalının son halkasını oluştururlar. Mağaza ve/veya dükkan açarak, zincirler kurarak ürünlerin nihai tüketiciye uygun zamanda, kalitede, ve en önemlisi uygun yerde sunmaya çalışırlar.

Gayrimenkul hizmetleri ile yatırım yönetiminde danışmanlık ve profesyonel hizmetler sunan Jones Lang Laselle tarafından hazırlanan ‘’Perakende Piyasalarına Bakış Ağustos 2009’’ raporuna göre, Türkiye genelindeki alışveriş merkezi (AVM) sayısının 222’ye ulaştığı bildirildi. Bu rakamın önümüzdeki yıllarda 300’ü geçmesi bekleniyor. Gerçekten bu kadar mağaza ve AVM’ye ihtiyacımız olup olmadığı, perakendeciler arasında halen tartışılır durumda.

AVM’lerde bulunma zorunluluğu perakende markalarını ciddi maliyetlere sokmakta, özellikle AVM kiraları önemli bir gider kalemi olarak can sıkıcı rakamlara ulaşmaktadır. Kriz dönemi, bazı markaların teker teker mağazalarını kapatmasına veya lokasyon açısından daha dikkatli seçimler yapmalarını düşünmesine olanak sağlamıştır. Aklıma gelen önemli örneklerden biri, İstiklal Caddesi’nin başında, ortasında ve sonunda toplam üç mağazası olan, bayanların çok sevdiği Unitim Grup’a ait Accesorize markasıdır. Şu anda sadece Tünel’e doğru bir mağazası bulunmaktadır ve bir e-mağazası yoktur. Bir çok perakendeci kriz sırasında maliyetlerini düşürmek için e-mağaza (webshop ) açarak, müşterilerine internetten de hizmet vermenin kolaylığını ve internet alışverişinin gelir-gider tablosundaki önemini kavramıştır. Son dönemde, Kiğılı, Baklavacı Güllüoğlu ve İnci Deri hazır e-ticaret paketlerini kullanarak internet satışına başlamış perakendecilerden.

Çünkü, e-mağaza, doğru kullanıldığında bir perakendeci için altın yumurtlayan tavuk gibidir. Mağazanız olmayan şehirlerdeki potansiyel müşterilerinize ulaşmanın en kolay yoludur!

Tekstil sektöründe, dünyaca ünlü ama maalesef halen e-ticaret sitesini kurmamış pek çok markamız var. Koton ve LC Waikiki ilk aklıma gelenlerden.

Evet, Türkiye’de internetten tekstil-ayakkabı satmak şu an perakende kanalındaki bazı üst düzey yöneticilerimiz için gereksiz gibi görünebilir ama kendilerine Amazon’un www.zappos.com sitesini 907 Milyon USD gibi yüksek bir meblağ karşılığında neden satın aldığını düşünmelerini tavsiye ederim. Atı alan Üsküdar’ı geçmeden...

E-mağaza açmak demek, bir e-ticaret sitesi kurarak, lojistik altyapısını sanal mağazacılık sistemine bağlamakla olmuyor tabi. İşin sadece ‘e’ den ibaret olduğunu sanıp, ticaret kısmını küçümsememek gerekiyor. Bir perakende firması için, E-mağaza sürecinin teknik ve tasarımsal altyapısının, satış ve satış sonrası hizmetlerinin tıkır tıkır işlediğini varsayalım- bu, ayrı bir yazı konusu - ve gerçek mağazaları kullanarak sanal mağazaları nasıl etkin kılacağımızın 10 yoluna geçelim.

1 ) E-ticaret sitenizin açıldığını mağaza girişinde, mağaza duvarlarında, vitrinde, kasanın yanında bağıra çağıra ilan edin. Offline ve online yaratıcı ajanslarınızın beraber çalışmasını sağlayın ki, çıkacak sonuçlar hem mağaza hem de e-mağaza konseptine uygun olsun. İletişiminde Web 2.0 öğelerini kullanan global markalarımız Mavi Jeans veya T-box’ın çok güzel hazırlanmış bir kurumsal sitesi ve e-mağazası olmasına karşın, kaçımız gerçekten bunu biliyoruz?

2)Eğitim şart!
Mağazalardaki satış personelinizi e-mağaza ve internet alışverişi ile ilgili eğitin. Siteden nasıl alışveriş yapılacağı ve sıkça sorulan sorularla ilgili eğitimler hazırlayın, özellikle genç çalışanların bu konuya ilgisi daha fazla olacağı için, onların üzerine daha çok gidebilirsiniz. Evet, haklısınız, neden bir satış sorumlusu kendi mağazasından satış yapmak varken e-mağazaya yönlendirme yapsın ve alacağı bonusu kaybetsin?
Özellikle kriz dönemlerinde yapılan her alışverişin gideceği cep, aynı ceptir. Bu konunun önemini tüm çalışanlara anlatmalısınız. Mağazaya giren müşterilerden topladıkları e-postalar sayesinde ekstra bonus, tatil seçeneği, indirim çeki gibi alternatif hediyeler vererek başarılı çalışanları tüm şirket içinde tebrik edebilir, satış hedeflerine böylece alternatif bir alan eklemiş olabilirsiniz. E-postaları size haftalık olarak ulaştırmalarını sağlarsanız takip etmeniz kolaylaşır. Unutmayın! Mağazanıza giren müşterileriniz aynı zamanda e-mağazanız için çok önemli bir potansiyel, çünkü, onlar zaten markanızı tanıyan ve güvenen müşterileriniz. Kasanızın yanına koyacağınız bir kutuda e-posta adresleri toplamaya başlayabilirsiniz.

3 ) Mağazalardaki satış personelinizi e-mağaza ve internet alışverişi ile ilgili eğitin. Siteden nasıl alışveriş yapılacağı ve sıkça sorulan sorularla ilgili eğitimler hazırlayın. Özellikle genç çalışanların bu konuya ilgisi daha fazla olacağı için, onların üzerine daha çok gidebilirsiniz. Evet, haklısınız, neden bir satış sorumlusu kendi mağazasından satış yapmak varken e-mağazaya yönlendirme yapsın ve alacağı bonusu kaybetsin?
Özellikle kriz dönemlerinde yapılan her alışverişin gideceği cep, aynı ceptir. Bu konunun önemini tüm çalışanlara anlatmalısınız. Mağazaya giren müşterilerden topladıkları e-postalar sayesinde ekstra bonus, tatil seçeneği, indirim çeki gibi alternatif hediyeler vererek başarılı çalışanları tüm şirket içinde tebrik edebilir, satış hedeflerine böylece alternatif bir alan eklemiş olabilirsiniz. E-postaları size haftalık olarak ulaştırmalarını sağlarsanız takip etmeniz kolaylaşır.
Unutmayın! Mağazanıza giren müşterileriniz aynı zamanda e-mağazanız için çok önemli bir potansiyel, çünkü, onlar zaten markanızı tanıyan ve güvenen müşterileriniz. Kasanızın yanına koyacağınız bir kutuda e-posta adresleri toplamaya başlayabilirsiniz.

3 ) Lokasyona bağlı olarak, bazı mağazalarınızda e-mağaza terminalleri veya dokunmatik ekranlı kiosk’lar kurarak, müşterilerinizin internet satış kanalınızı da görmesini ve kullanmasını sağlayın. Yapacağınız sadece bir bilgisayar koymak ve erişimini kendi e-ticaret sitenize yönlendirmek. Mağazanın girişine yakın bir yerde ve üzerinde ‘’7/24 size en yakın mağazamız’’ sloganına benzer bir iletişimle kullanmanız daha etkili olacaktır. Mağazadaki e-ticaret eğitimi almış personeliniz sayesinde, internet alışverişini bilmeyen müşterilerinizi aydınlatabilir, bu sayede, mağazanıza giren müşterilere istedikleri satış kanalını tercih etmelerini sağlayabilirsiniz. Ayrıca, mağazada bitmiş veya çok benzer ürünleri internet aracılığıyla anında almalarını sağlayarak müşteri memnuniyetini maksimum düzeyde tutabilirsiniz. Mağazanızda, e-mağazadan alışveriş yapan ilk müşteri¬lerinize sezona göre tatil he¬diye edebilir ve bu haberin bir basın değeri taşımasını sağlayabilirsiniz. Avrupa ve Amerika’da sıklıkla rastlanan ama Türkiye’de henüz pek kul¬lanılmayan bu sistem, markanız için kısa vadede çok etkili bir WOMM yaratacaktır.

5 ) E-mağaza satışını arttırmak için, müşterilerinizin sadece internette satın alabilecekleri alternatif ürünler belirleyin. Bu ürünlerin ‘Sadece İnternette’ satıldığını tüm mağaza içinde ve web sitenizde duyurun. İnternetten satın alan ilk 5 müşteriye ekstra hediyeler vererek, e-mağaza satışını özendirebilirsiniz.

6 ) Mağazalarınızın bulunduğu illerde, e-mağazadan alışveriş yapmış müşterilerinize öncelik sağlayarak, mağazanıza gelerek yasal süreler dahilinde iade ve değişim yapmalarını sağlayabilirsiniz. İlk müşterileriniz, mağazalardan topladığınız e-posta sahipleri olacağı için, normal mağaza müşterisi, işlemlerini bir bilgisayar ekranından yapmak yerine gerçek bir satış danışmanıyla yüz yüze konuşarak yapmayı yeğleyebilir. Doğru prosedürlerle uygulanan ürün değişim ve iade sistemi sayesinde, www. hepsiburada.com gibi Türkiye’nin en büyük internet perakendecilerinden farkınızı ortaya koymuş ve mağazalarınızın gücünü kullanmış olursunuz. Almanya’da eBay’in mağaza açmasının altındaki nedenlerin başında tüketiciye gerçek anlamda dokunma ve güven verme isteği gelmektedir.

7 ) Kurumsal sitenize ve e-mağazanıza linkli bir kurumsal blog açarak, çalışanlarınızın ve müşterilerinizin etkili biçimde tanıtımını yapabilir, sadece bir e-mağaza olmadığınızı müşterilerinize hatırlatabilirsiniz. Her ayın ilk e-mağaza müşterisini, mağazanıza çağırıp bir hediye paketi verebilir, kendisiyle kısa bir söyleşi yapabilir ve blogunuzda yayınlayabilirsiniz. Bu farklılığı mağaza personeliniz aracılığıyla, yerinizden kalkmadan yaratabilirsiniz. Mağaza satış ekibinin blogda yazı yazmasını veya fotoğraf göndermesini teşvik edebilir, yazısı yayınlanan personele küçük hediyeler verebilirsiniz. Metin ve fotoğraflarda ciddi ve sıkıcı bir hava yerine, dinamik, neşeli ve samimi bir algı bırakmaya özen göstermelisiniz.

8 ) E-mağazada çok satan ürünlerden tükenmiş olanlarını belirtmekten çekinmeyin. Üzerine ‘İnternette Tükendi’, Son Adetler yazarak, bir linkle mağaza lokasyonlarınıza yönlendirme yapabilir, sanal dünya dışındaki mağazalarınızın gücünü kullanabilirsiniz.

9 ) E-mağazanızın ana sayfasında, mağaza satış personelinizin fotoğraflarına mutlaka yer verin. Markanızı tanımayan ve sizi internette ilk kez gören bir kullanıcı, yeni bir marka olmadığınızı, Türkiye’ye yayılmış ve köklü bir perakendeci olduğunuzu anlayıp kendini alışveriş sırasında daha güvende hissedecek, satış sonrası servisiniz olduğuna daha kolay ikna olacak ve alışveriş adımına daha çabuk geçecektir. Praktiker , Koçtaş ve Ikea bunu yapmaya çalışan başarılı markalardan. Fakat, son dönemde, dijital iletişimlerinde bundan vazgeçmiş görünüyorlar.

10 ) Eğer bir e-mağazanız yoksa ve kısa zamanda kurmayı düşünmüyorsanız, www.markafoni.com, www.sanalgiyim.com ve www.limango.com.tr ile iletişime geçebilir ve sanal dünyada ilk e-mağaza deneyiminizi profesyonel e-ticaret uzmanları aracılığıyla markanıza yaşatabilir, yeni internet müşterilerinize tahmininizden çok daha kısa bir zamanda ulaşabilirsiniz.

Birçok perakendeci kriz sırasında maliyetlerini düşürmek için e-mağaza açarak müşterilerine internetten de hizmet vermenin kolaylığını ve internet alışverişinin gelir-gider tablosundaki önemini kavramıştır.

Tüm bunları küçük maliyetlerle yaparak, rakiplerinize ciddi bir fark atmanın keyfine varabilirsiniz. Daha ne bekliyorsunuz? Erken kalkan çabuk yol alır ve e-ticaretin kaymağını herkesten önce kapmayı başarır!

Dünyanın en zeki insanlarıyla tanıştımm:)


18.Dünya Zeka Oyunları Şampiyonası, 3-8 Kasım 2009 tarihleri arasında Antalya'da yapıldı. Organizasyonu düzenleyenler ve yarışmada iyi derece alanlar arasında bir çok Boğaziçili vardı. Zeka oyunları, bilmece ve hatta internet sektöründe çalışan biri olarak, bilgisayar oyunlarına dahi pek ilgisi olmayan ben, şampiyonayı başından sonuna heyecanla izledim.

Bu heyecanımda, Türk Beyin Takımı'nın son 10 yıldaki en iyi dereceyi alarak, 27 ülke arasında 8. olması ve geçen sene dünyanın en zeki 2. insanı ünvanını alan Mehmet Murat Sevim'in 3. olmasının da payı var mutlaka. Ama, bakın, daha neler var neler!


Amerika'da bilmece dendiğinde akla ilk gelen isim: Will Shortz

Dünya Zekâ Oyunları Federasyonu'nun kurucularından olan, bu şampiyonanın fikir babası, New York Times gazetesinin 16 yıllık bulmaca editörü Will Shortz da bu vesileyle Antalya'daydı. Hukuk eğitiminin ardından, Indiana Üniversitesi'nde kendisi için özel hazırlanan enigmatoloji-bulmaca bilimi- bölümünü bitirmiş. Öğreniyorum ki, şu anda bir arkadaşı daha Indiana Üniversitesi'nde magic-sihir- üzerine eğitim görüyor. Bu üniversitenin, hayallerindeki sıradışı kariyeri gerçekleştirmek isteyen kişilere kapısı açık. Ne muhteşem, değil mi? Kütüphanesinde, en eskisi 1545 yılına ait olan 20 binin üzerinde bulmaca kitabı var. Bulmaca hazırlamayı, çözmekten daha çok seviyor. Antalya'daki şampiyonanın, şu ana kadar yapılmış en iyi organizasyon olduğunun altını çiziyor. Kumun altına gömülmüş halde fotoğrafı çekilirken, bu büyük bulmaca üstadı, sadece gülümsüyordu. Evet, gördüğünüz gerçek bir fotoğraf. Hile yok!



Şu ana kadar yapılmış en iyi organizasyon!

Antalya'daki şampiyona, 27 ülkenin katılımcıları tarafından, şu ana kadar yapılan zeka oyunları arasındaki en iyi organizasyon seçildi. Organizasyonun bel kemiğini oluşturan ekip, Robert Kolej'te tanışıp, Boğaziçi yıllarında arkadaşlıklarını ilerletip, dostluklarını ve ideallerini zeka oyunlarında birleştirmişler. Hepsinin kendi işleri var. Ayrıca, Akıl Oyunları, Karala, Sudoku ve Ötesi dergilerini de çıkarıyorlar. Genel Koordinatör Kamer Alyanakyan, 14 kez üst üste Türk Beyin Takımı'na girerek, zeka oyunları şampiyonalarında ülkemize önemli dereceler kazandırmış, Türk Beyin Takımı'na koçluk yapmış. Antalya'da yapılan oylama sonucunda, Dünya Zeka Oyunları Federasyonu'na tekrar seçilen Kamer Alyanakyan, zeka oyunlarının Türkiye ve dünyada gelişimi için çalışmalara devam edecek.
Hüsnü Sincar, yarışma salonunun akışından sorumluydu. Yarışmadaki hakemler, başlangıç-bitiş saatlerinin kontrolü, sorulara itirazların organizasyonu gibi temel fonksiyonları vardı. Zafer Say ise, iletişim ve finans işlemlerinden sorumluydu. 27 ülkeden gelen yüzlerce konuğun sorularına sabır ve güleryüzle cevap verdi. Şampiyona sırasında, ben de, gönüllü olarak iç ve dış basınla ilgili koordinasyonu sağlamaya çalıştım.

Zeka oyunları bir beyin sporu!
Şu anda olimpiyat sporu kapsamında olmasa dahi, zeka oyunları, zamanla yarışılan bir tür beyin sporu. Normal zeka seviyesine sahip ve/veya hiç bulmaca çözmemiş kişilerin 15 dakikada yapacağı soruları, yarışmacılar 1 dakikadan az bir süre içerisinde çözmeye çalışıyorlar.

Her takım 4 kişiden oluşuyor ve ayrıca bir takım kaptanları bulunuyor. Kaptana çok iş düşüyor. Yarışmacıların motivasyonu, soruların kontrolü, takımın doğru zamanda doğru yerde bulunması ve hatta beslenmeleri kaptanın sorumlulukları arasında.

En önemlisi, iyi soru hazırlayabilmek
Yarışmada, soruların hazırlanması, içerik ve koordinasyonu, ülkemizin mantık ve matematik soruları hazırlama konusunda önde gelen isimlerinden, Türk Beyin Takımı'nda teknik direktörlük ve kaptanlık görevlerini üstlenmiş olan Ferhat Çalapkulu tarafından yapıldı. Şampiyona tişörtlerinin üzerindeki tasarımda bile bir oyun gizliydi.

Tüm soru tipleri ve yönergeler, yarışmalar başlamadan önceki gün, 27 ülke katılımcıları tarafından incelendi. Sorular ingilizce olduğu ve dil problemini ortadan kaldırmak için, örnek sorular ve tüm içeriğin herkes tarafından anlaşılması sağlandı. Kaptanlardan onay alındı. Örneğin, Japon takımı çok az ingilizce biliyordu ve çevirmen sayesinde iletişim kurabiliyordu.

Soruların çözüldüğü salona izleyici olarak girebiliyorsunuz. Özellikle takım ve bireysel finaller soluk soluğa geçti. Salondaki ekranlar aracılığıyla, kimin hangi soruları çözdüğünü kolaylıkla izleyebildim ve yarışma heyecanına kendimi kaptırdım.


En popüler soru: Snake in the Woods
Bu seneki yarışma soruları 16 bölümden oluşuyordu, toplamda yaklaşık 100 soru bulunuyordu. Bazı sorular takım halinde, bazı sorular ise bireysel olarak çözüldü. Bireysel puanlar toplanarak takım puanlarına eklendi. Sorular içinde, takım halinde yarışılan ''Snake in the Woods'' en ilgi çekici olandı. Her takım, en kısa sürede, en uzun yılanı yapmaya çalıştı. Puzzle, Fifty Fifty, OpHoop, Retro Tetro, Türk bayrağını çağrıştıran Moonstar-Ayyıldız-, weakest link, sudoku, optimizasyon ve inovasyon soruları oldukça beğenildi. İlk kez, bir sorunun dünya zeka oyunları şampiyonası tarihinde elektronik ortamda çözülecek şekilde kurgulanması, tüm katılımcılar tarafından ayakta alkışlandı. Genel Koordinatör Kamer Alyanakyan'ın hazırladığı bir soru ise, sadece 2 yarışmacı tarafından çözülebildi. Ferhat Çalapkulu ile yaptığımız sohbetlerde, yarışmacıların soruları keyifle ve zevkle çözmelerinin kendilerini çok sevindirdiğini söylemişti.
Yarışmacılar, soruları çözdükten sonra, soru inceleme komitesi, her kağıdı teker teker kontrol ediyor ve yanlış yanıtların neden kaynaklandığını belirtiyor. Bu iş çok zahmetli ve zaman alabiliyor. Yanıtlara zaman zaman itirazlar gelebiliyor. Soru ve yanıtlar, kaptanlar aracılığıyla tüm yarışmacılara kontrol için dağıtılıyor ve herkes nerede yanlış yaptığını görebiliyor. Oldukça adil ve demokratik bir sistem.

Türk Beyin Takımı'na Bravo
Salih Alan kaptanlığındaki Türk Beyin Takımı'nda, Aziz Ateş, Taner Karabulut, Murat Koz ve milli gururumuz Mehmet Murat Sevim yarıştı. Son 10 yılın en iyi derecesini alarak, 27 ülke içinde 8. olan TBT, en çok optimizasyon bölümünde zorlandı. Ülke olarak, kaynak kullanımı ve optimizasyonla ilgili bir eksikliğimiz olduğu kesin!
Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi, Mehmet Murat Sevim, geçen sene dünyanın en zeki 2. insanı ünvanını aldıktan sonra, Türkiye için önemli bir rekora imza atarak 3. oldu. Önümüzdeki senelerde, 1.lik için çalışmaya ve yarışmaya devam edecek.

Şampiyonadan renkli karakterler


Ulrich Voigt ( 33/Alman) Almanya, şampiyona sonunda, takım ve bireysel finallerde birinci oldu. Dünyanın en zeki insanı ünvanını 7. kere alan Ulrich Voigt, tam bir bulmaca meraklısı. İşi de, bulmaca yapmak ve çözmek. Üniversitede matematik okurken yarım bırakmış ve kendini tamamen bulmacaya adamış. Finalde tüm soruları, diğer rakiplerinden önce çözmeyi başardı.

Mehmet Murat Sevim (21/Boğaziçi Üniversitesi)
Bu seneki şampiyonada 3. olarak, Türkiye adına önemli bir rekora imza attı. Zeka oyunlarına ilgisi, babasının aldığı Akıl Oyunları dergisi aracılığıyla olmuş. Şimdilerde, Akıl Oyunları Dergisi'ne soru hazırlıyor ve bulduğu tüm zeka sorularını çözüyor. Finaldeki 5 sorunun 4'ünü çözebildi. En zor soruyu, diğer finalistlerden önce çözdü. Önümüzdeki yıllarda 1.lik için çalışmaya ve yarışmaya devam edecek.

Wei Hwa Huang ( 34/ ABD)
Google'daki kariyeri sonrası, şu anda Palo Alto'da freelance yazılım muhendisliği yapıyor. Bulmacaya, zeka oyunlarına ve tabi ki bilgisayar oyunlarına bayılıyor. 34 yaşında ama, neredeyse ünüversiteye yeni başlamış bir öğrenci gibi duruyor. Google'ın Amerikan takımına desteklerinde ve sponsorluklarında etkisi büyük.

Desislava Razsadova ( 31, Bulgaristan)
Bulgaristan takımının kaptanı Desislava, yarışmaya eşi ve 2 çocuğu ile birlikte gelmiş. Oğlu 2 yaşında, kızı ise 5 aylık. Kızını emzirirken bile zeka oyunları çözebilen, ekstra yetenekli bir anne. Ailece şampiyonada çok sevimli görüntüler sergilediler.

Son Sözler...
Dünyanın en zeki insanlarıyla tanışmak müthiş keyifliydi. İletişimde hiç zorlanmadım, aksine, konuşup öğrenmeye çok meraklılar. Şampiyona boyunca, gece gündüz soru çözdüler ve tam bir bulmaca festivali yaşadılar. Konsantrasyonları o kadar kuvvetli ki, önlerinde striptiz yapılsa, dönüp bakmayacak kadar! Antalya'ya ve Türk konukseverliğine bayıldılar. Türk Beyin Takımı'nın en önemli ihtiyacı, sürekli bir sponsor bulabilmek ve Türk zekasına sahip çıkılmasını sağlamak. Umarım, bu yazıyı okuyan Boğaziçili'lerden hak ettikleri desteği görürler.
Yarışmayla ilgili tüm bilgilere ve Türk Beyin Takımı'na www.wpc2009.org adresinden ulaşabilirsiniz.
Gelecek seneki şampiyona Polonya'da olacak. O kadar güzel vakit geçirdim ki, belki yine giderim. Kim bilir?

2010 ve gelecek için planlarınızı yaptınız mı?


Aşağıda okuyacağınız yazım, Boğaziçi Dergisi Ocak Ayı sayısında yayınlanmıştır.

Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen Fütürizm Okulu seminerlerine katılan ve Türkiye'nin ilk sertifikalı fütüristlerinden olan dergimiz yazarlarından Anıl Altaş'98, yeni yıl ve gelecek için uzgörülen fütüristik yaklaşımları sizlerle paylaştı.

Fütürizm neymiş diyenlere bir tanımlama ile başlayalım. Fütürizm, doğru gelecek inşa edebilmek için edinilmesi gereken bir bakış açısı ve hayat görüşü. Birçok tanım var tabii ki ama Houston Üniversitesi Fütürizm Öğretim Görevlisi Peter Bishop'un örneği çok net.

"Yağmurlu bir havada arabanızla ilerliyorsunuz. Bir ara yağmur ve sis yoğunlaşıyor. Farlarınızı kapatıp direksiyonu bırakır mısınız? İşte bu nasıl olmuyorsa gelecek için de, zamanı gelsin bakarız deme şansınız maalesef yok"

Öncelikli olarak çok net bir nokta var ki; olanlardan sorumluyuz, tıpkı gelecekten sorumlu olacağımız gibi. O sebeple geleceği inşa etmekten, değiştirmekten korkmak veya vazgeçmek gibi bir durumumuz söz konusu değil. Geleceğiniz ve geleceğimiz, kendi haline bırakılmayacak kadar önemli. Ancak, geleceği tahmin değil, uzgörülü yaklaşımlarla, yani, konuyu aynı anda hem uzlaşmacı, hem uzman, hem de multi-disiplinler değerlendirebilme yeteneği içerisinde kurgularsak, geleceği daha iyi planlayabiliriz.

Bir de, Fütürist nasıl olunuyor derseniz bir kuralı kanunu yok, hayata bakış açınız ve yaklaşımlarınız aşağıdaki maddeler ile örtüşüyorsa zaten Fütürist olmuşsunuz demektir. Hemen bu soruları kendinize bir sorun!

  • Farklı olma cesaretine sahip misiniz?
  • Kendiniz ve tüm insanlık için olumlu, ilerici, yenilikçi vizyon geliştirebiliyor musunuz?
  • Kişi, kurum ve toplumların yararlı, etkin yol haritası oluşturmalarına yardımcı olabiliyor musunuz?
  • İnsanlıktan sorumlu olduğunuzu net olarak biliyorsanız ve bu sorumluluk ile hareket ediyor musunuz?
  • Geleceğin seyircisi değil, tasarımcısı olması gerektiğinin farkında mısınız?
  • Çağdaşlık sözcüğünün günü yaşamakla sınırlı olmadığını biliyor ve davranışlarıyla bunu yansıtıyor musunuz?
Eski bir Çin atasözü der ki ' May you live in interesting times'

Tarım ve sanayi devrimi sonrası, günümüzde insanlık tarihinin önemli değişimlerinden birini yaşıyoruz: Bilişim Devrimi

Aslında günde birden çok attığımız sms'ler ilk kez hayatımıza bundan tam 17sene önce 1992'de girmesine rağmen bugün bir gün içinde dünya nüfusundan daha fazla atıldığını biliyor muydunuz? Hayatın değişimine bu kadar kolay adapte olup hatta vazgeçemeyecek kadar alıştığımızın farkında mıyız?
Belki hiç farkına varmadan, belki de çok farkında olarak;
  • Globalleşiyoruz
  • Yerelleşiyoruz
  • Dijitalleşiyoruz
  • Parçalanıyoruz ( Gruplaşma, yönlenme, küçük gruplar)
Talep bazlı yaşamda; Artık "her an, her yerde, her şeye" sahip olmak istiyoruz.
Teknolojik gelişmeler ve kesintisiz erişim lokomotif oldu. İş ve özel hayat ayrımı bulanıklaşıyor.
Amatör/ profesyonel ayrımı da belirsizleşiyor. İş yapma şekli de değişiyor. Yeni üretim süreçleri doğuyor. Bilişim teknolojileri verimliliğin yeni kaynaklarına dönüşüyor. Fiyatlandırma değişiyor.
Yeni dağıtım sistemleri doğuyor. Bu devrimin bir sonucu olarak yaşadığımız ekonomik buhran, global krizler dünyada her anlamda tıkanıklık, mutsuzluk ve karamsarlık getiriyor.

İşte tam bu noktada, yeni yılda kendinize yeni hedefler koymalı, yeni motivasyon unsurları belirlemelisiniz.


Peki, neye göre mi? Değişimin dinamiklerine teker teker baktığımızda bizi bekleyen gelecek ile ilgili notlarımızın bazıları da şu şekilde...
  • Günümüzde tüketici yorgunluğu oluşmaya başladı, bunu önlemek için de hayatımızda karmaşadan yalınlığa geçmek zorunda kalacağız ve minimal hayatlar bizi bekliyor olacak. Çevreye duyulan saygının artması ile daha çok tabiat isteği doğması sonucu şehir dışı hayatlara yöneleceğiz.
  • Küreselleşme kendini her zamankinden daha fazla hissettiriyor. Hong Kong' un % 40′ı, New York' un %34′ü ve Londra' nın %31′ i ülke dışından gelen kişilerle dolu ve doğal olarak bu yabancıları hedefleyen ürünler ortaya çıkacak.
  • Obezite, önümüzdeki 20 yılın en büyük sorunlarından biri olacak. Bunun dışında, anti-aging ürünler yeni trend olarak gelecekte baskın olarak hayatımıza girecek.
  • Fraud önlemeye yönelik çalışmalar öne çıkacak.
  • Uzaktan eğitim mektup ile başladı, radyo ve televizyon ile devam etti. Şimdi ise internet üzerinden eğitimde ilerlemeler görülecek.
  • Aileler giderek küçülüyor, stüdyo daire sayısı artıyor. Bireysel yaşama dönük ürünler ön plana çıkacak.
  • Akıllı kozmetik ürünleri ortaya çıkacak, ruh durumumuza göre değişen rujlarımız olacak.
  • Nano teknoloji sayesinde insan vücudundaki hastalıklı dokular tespit edilebilecek.
  • Biyometrik id'lerimiz oluşuyor. Göz yapısı, kulak kıvrımları, parmak izi gibi bileşenler üzerinden biyometrik id'lerimiz oluşturuluyor. Dubai'ye göz taraması, Amerika'ya ise parmak izi taraması yapılmadan giriş yapılamıyor. Biyometrik id üzerinden büyüyen bir pazar oluşuyor.
  • Biyoteknoloji: Bebek Tasarımcıları gelecekte bir meslek haline gelecek, örneğin sarı saçlı, mavi gözlü bir bebek istiyorsak, bu tonların ne olacağına Armani veya Dolce&Gabbana gibi profesyonel tasarımcılar karar verecek.
  • Beyne hafıza, duygu, haz güçlendirici implant yerleştirmek 15 sene içerisinde mümkün olacak.
  • Giyilebilir teknoloji, klimalı, ekranlı kıyafetler ortaya çıkacak.
  • Dünya nüfusu giderek artıyor ancak kaynaklar yetersiz kalıyor. Tavukayağı, domuz kulağı, yosun, sakatat gibi maddeler besin olarak kullanılıyor. Aç kalmamak için tüm kaynaklar iyi değerlendirilmeli. Organik tarım ancak belirli ölçüde yeterli olabilir.
  • İnsan hayatı boyunca 3 tonluk teknolojik çöp oluşturabiliyor. Büyüyen bir teknolojik çöp pazarı var. Cep telefonlarının kullanım ömrü giderek düşüyor. Teknolojik atıklar proses için toplu halde Çin'e gönderiliyor ancak proses süreçleri fizibil olmadığı sürece sağlıksızlaşmaya neden oluyor. Atık teknolojisi ile ilgili çalışmalar artacak.
  • Enerji tüketimi; Hidroelektrik santraller en verimli elektrik kaynakları ancak ekolojik dengeyi değiştiriyor. Daha kullanılabilir kaynaklara yönelinecek.
  • Devletin hızla yaşlanan nüfus karşısında emekliliği karşılaması mümkün olmayacak, Emeklilik yerine PARALEL KARİYERLER oluşacak.
Şu an ne yaptığınızın hiç bir önemi yok, çünkü 15 yıl sonra, aynı işi yapmıyor olacaksınız!İkinci veya üçüncü işinde çalışanlar, farklı bir iş yapmaya başlayacaksınız. Ortalama bir bilgi işçisinin, yaklaşık 3 farklı kariyeri olacak. Paralel kariyerler, önümüzdeki yılların vazgeçilmez gerçeklerinden. Tüm bu dengeler, sosyal girişimciler yaratacak.
  • Genetik bütün sektörleri değiştirecek. 2030'daki en önemli şirketler, genetik şirketleri olacak.
  • Açık Standartlar- Tüm dünyadaki şirketlerin kabul ettiği standartlar. Özellikle, hastaneler ve sağlık sektörü için çok önemli. Açık kaynak// aynı dilde tanı-teşhis koyma. Alman Hastanesi'nde çekilen ultrasonun Amerika'daki farklı hastanelerde tanınması olacak.
  • WS-I ( Küresel Eşitleme ) Herkes ortak dilde konuşabilecek, dil sorunu ortadan kalkacak.
  • Mobil operatörler, ses iletişimi satmak yerine, veri iletişimi satmaya başlayacaklar. Depoladığımız veri kadar operatörlere para ödeyeceğiz. Bulut sistemleri gelişecek. Kişisel bilgilerin gizliliği ve güvenliği önem kazanacak.
  • Pervasive Integration- Bir yapının alt kırılımlarıyla ilişkilendirilmesi, semantic web//anlamsal web ortaya çıkacak ve her şey her şeyle bağlantılı olacak.
  • Mesela, hasta olup doktora gitmek yerine, olası vücut fonksiyonlarına bağlı olarak, doktorun bizi görüşmeye çağırması gibi. Parmak izi tanımaya yönelik dijital kart teknolojisi de önem kazanacak.
Gelecekte medya kişiselleşecek. 2015'e kadar IPTV hayatımızın bir parçası olacak, broadcast ölecek.

Ayrıca, işin ekonomik tarafına baktığımızda, ekonomik büyüme beklentilerinin eskisi gibi olmayacağını göreceksiniz. Gelişme yavaşlayacak.

Yine bir Çin atasözü ile bitirelim!
'' Eğer yönümüzü değiştirmezsek, muhtemelen, nereye gidiyorsak, oraya varırız.''

3 Ocak 2010 Pazar

2010 Türkiye E-ticaret Pazarı ve Trend Tahminleri


Her sene, yılbaşına doğru, ülkemizin ünlü astrologları çıkar ve Türkiye'nin astrolojik haritasına bakarak, o yıl ile ilgili sosyal, kültürel ve politik bazda tahminlerde bulunurlar. Çoğu zaman da doğru çıkar, çünkü yuvarlak laflar kullanırlar:)

Zamanının büyük bölümünü e-ticaret için öğrenmeye ayıran bendeniz, sizin için 2010 yılına ilişkin Türkiye e-ticaret pazarı ve trendlerine ilişkin bir analiz yapmaya çalıştım. Katıldığım seminerlerden, e-ticaret sektörünün Türkiye'deki önemli yöneticileriyle yaptığımız sohbetlerden ve dünya trendlerinden derlediğim , yarı veri- yarı tahmin yöntemini kullandım.
Buyrun bakalım...

1)Avrupa'da, Rusya dışında en hızlı büyüyen internet pazarı Türkiye. 2006 yılındaki kırılma noktası sonrası ( Kullanıcı orani nüfusun %25'ini geçmisti), 2012 yılının da e-ticaret ve kullanici acisindan bir kirilma noktası olacağı öngörülüyor. 42 milyon kullanıcı ve e-ticaret hacminin, şu anki duruma göre 5-6 kat artması öngörülüyor. 2010, bu denklemin çatısını oluşturacak bir yıl. 2009 e-ticaret pazarının, geçen seneye göre %25 artışla, 12 Milyar TL'lik bir hacimle kapanması bekleniyor. 2010 ise, kriz sonrası hızla yükselme gösterecek senelerden biri olacak ve hacim en az 1,5katına çıkacak gibi görünüyor.

2)PayPal'ın, 2010 ilk çeyrekte Türkiye pazarındaki varlığını güçlendirmesi, yukarıdaki tahminin doğruluğunu gösterir nitelikte. Ne kadar erken olursa, b2c ve c2c için ciddi bir potansiyel yaratacağı kesin.

3)Otto Group, Limango ile 2009 yılında Türkiye pazarını koklamaya başladı. 2010 yılında, otto.com.tr için kolları sıvayacaklarına eminim. Ayrıca, private shopping (özel alışveriş siteleri) ülkemizde çok sevildi. Bir çok perakende markası için, e-ticareti öğrendikleri bir alan oldu. 2010'da Limango ve Markafoni'ye yeni rakipler eklenecek ve pazarda biri yabancı olmak üzere 4 farklı private shopping sitesi olacak. 2009 Aralık ayından itibaren bu pazarda canlanma yaşanacak. Rekabet iyidir:)

4)Ekim 2009'da, yurtdışına e-ticaretin önünün açıldığına dair beklenen bakanlar kurulu kararı yayımlandı. Artık e-ticaret yapmak isteyen ihracatçılar, gümrüğe gitmek zorunda kalmadan, hızlı kargo taşıyıcıları aracılığı ile ihracat yapma imkanına kavuşmuş olacak. Evi veya işletmesinden dünya pazarına açılmak isteyen girişimciler ve yurt dışına satış yapamayan e-pazaryerleri 30 kiloyu ve değeri 1.500 Avro'yu aşmayan ihracat rejimine konu eşyalar için internet üzerinden satış yaparak ihracata başlayabilecekler.Bunun etkileri 2010 yılı eticaret pazarında daha fazla hissedilecek. Gittigidiyor, hemalhemsat, pasaj.com gibi c2c sitelerine yenileri eklenebilir. Özellikle % 16 ile yılların rekorunun kırıldığı işsizlik oranıyla, kriz sonrası evinden ticaret yapanlar 2010 yılında çoğalacak. Bir çok kişi, eticareti ek iş olarak yapmaya başlayacak.

5)Electroworld, Best Buy gibi perakendeciler, elektronik e-ticaret pazarına girerek, rekabeti koyulaştıracak.

6)Kadınların çok sevdiği Tchibo gibi markalar sayesinde, internetten hiç alışveriş yapmamış internet kullanıcıları pazara eklenmeye başlayacak. Türkiye'de eticaret pazarının gelişimi için, kadın kullanıcıların oranının artması gerektiğine ilişkin fikrim, her daim taze. Gittigidiyor ve hepsiburada ana sayfalarında da, kadın müşterilere yönelik tasarımlar ön plana çıkmaya başladı bile!

7)Hemenal gibi eticaret paketleri, yeni yazılım versiyonlarıyla şirketlere kolaylık sağlayacak. 2009 yılında, birçok perakendeci, eticaret paket yazılımları kullanarak sanal mağazalarını açtılar. 2010 yılında ise, perakendeciler, gerçek mağazaları ve web mağazalarını sinerjik olarak kullanacakları ve çoğu müşterilerini sanal mağazalara yönlendirecekleri güzel kampanyalar yapacak, dijital pazarlamayı daha etkin kullanacaklar.

8)Modaya yönelik sitelere yatırım yapanlar avantaj kazanacak. www.Modaelinizde.com, www.sanalgiyim.com gibi sitelere yenileri eklenecek.

9)Amerika'da tur satın alanların %85'i internetten alışveriş yapıyor. Bilet alışverişi ise %97'lere ulaşmış durumda. Türkiye'de ise, uçak biletlerinin %55'i internetten alınmaya başladı. THY, sadece iç hatlarda kullanılan mobil sitesiyle, pazara canlılık getirdi bile! 2010 yılında, niş e-turizm siteleri pazara canlılık getirecek. Tursab, e-turizm pazarına yönelik güvenlik tedbirleri almaya başlayacak, acente ve otelleri eğitecek.

10)2009'da kullanılmaya başlanan, mikro ödeme yöntemleri, 2010 yılında e-ticaretin büyümesine daha çok katkı sağlayacak. Dijital dergilerden bile ürün alınmaya başlanacak.http://www.minimui.com/Minimui4/index.html

11)PTT, rekabetçi kargo fiyatlarıyla, Anadolu'daki internet kullanıcıları için güzel fırsatlar yaratacak. Bir çok e-ticaret sitesi, PTT'yi de kargo olarak kullanmaya başlayacak.
12)E-ticaret için ürün fotoğrafı çeken internet fotoğrafçıları adı altında bir alt grup meslek türeyecek. Görsellik ve tasarım önem kazanacak. E-ticaret konusunda uzman ve deneyimli insan kaynağına talep artacak.

13)Japonya, m-ticaretin ( mobil ticaret) geliştiği pazarlardan biri. Amerika'da ise, pizza ve bilet satışlarının bir bölümü mobil ticaret üzerinden yapılmaya başlandı. Gittigidiyor ve THY 2009 yılında mobil sitelerini başarıyla devreye aldı. 2010 yılında, Cimri gibi fiyat karşılaştırma ve diğer büyük e-ticaret siteleri de mobil tarafa yatırım yapmaya başlayacak. Dünyanın en çok sms trafiklerinden birine sahip olan ülkemizde, 2010 yılı mobil ticaretin yükselmeye başladığı önemli bir yıl olacak.


14)2010 yılında, şu anda üzerinde çalışılan yeni e-ticaret yasası çıkacak. Fraud önlemek amacıyla, satın alırken TC Kimlik numarasının alınmasının zorunlu olması ve ürün değiştirme/iptal etme süresinin 7 günden 14 güne çıkarılması gibi konu başlıkları gündemde. Yeni e-ticaret yasası ile, 2010 yılında, devlet nezdinde de e-ticaret alanına düzenlemeler getirilmesi, yabancı yatırımcının iştahını daha çok kabartacak gibi görünüyor.

15)Ürün tavsiyeleri önem kazanacak, bu yönde yazılım yatırımlarına başlanacak veya devam edilecek. Mybuys örneğini aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz.
http://www.mybuys.com/clients/case_studies.php

Google analytics dışında, yurtdışındaki büyük hacimli e-ticaret sitelerinin kullandığı web analiz aracı Omniture, 2010 yılında, pazardaki büyük oyuncular tarafından öğrenilmeye ve kullanılmaya başlanacak.


16)Amazon'da sosyal medyaya ilişkin yapılan social shopping uygulamaları gibi, satışın dağılımına yönelik araçlar kullanan e-ticaret siteleri kazanacak. Social shopping'in temelleri atılmaya başlanacak. Özellikle c2c siteleri için, dükkanını kendi bloğuna veya sosyal networklere embed eden sitelerin geri dönüş oranlarında hızlı bir büyüme yaşanacak. Bir çok perakendeci, sanal mağaza bilinirliğini arttırmak için, facebook grup ve/veya twitter sayfaları gibi sosyal medya araçlarını kullanarak, internet üzerinden farklı satış kampanyaları yapmaya başlayacak. Amerika pazarında social shopping kullanımına ilişkin harika bir yazıya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. İlgilenenler için, yazının sonundaki radyo programını dinlemenizi de öneririm.
http://www.readwriteweb.com/archives/current_e-commerce_trends.php