19 Ocak 2017 Perşembe

Donald Trump'tan Daha Zengin Olmanın Yolunu Buldum!

Teknoloji, bilim ve sanattan uzak çocuklar yetiştirerek dünyayı değiştirmemiz mümkün değil, aksine bu kavramları bizden iyi anlayan ve doğru şekilde kullanan çocuklara ihtiyacımız var.
Bager Akbay
Süper bir Baba ve Eş, Kadim bir Dost, Sanatçı, Öğretmen, Danışman, Çocuk ve Teknoloji Evangelisti, Hayat Öğrencisi, Tutkularını bulan ve yaşayan Özel bir Ruh ve daha neler neler...

Son dönemde bana ilham veren, gördüğümde, adını duyduğumda, hayatıma zenginlik, ilham ve tutku katan güzel insanlarla ilgili yazmak istiyordum. Bugün internette okuduğum bir röportaj sayesinde artık duramadım Ve, klavyenin tuşları uçtu gitti gerçekten...

Bager Akbay adını belki son zamanlarda daha sık duymaya başladınız. Eğitim ve teknolojiye dair söyledikleri ve yaptıkları Türkiye'nin şu anki durumunda derin bir nefesin içimize getirdiği huzur gibi.

Ben, Bager'i yıllar öncesinden tanıyan şanslı kişilerdenim. Her zaman, zehir gibi, eğitim ve teknolojiyle ilgili uçuk denebilecek fikirlerle dolu, yaratıcılık kelimesinin gerçek anlamını keşfedebileceğiniz, sohbeti baldan tatlı, her gördüğünüzde bir şeyler öğrendiğiniz, samimi, gerçek, meraklı ve insan-ı kamil yolunda bir çok insana tur bindirmiş kişilerden. Bager'i biraz tanıyan, onun öğrencisi olan veya çalışma fırsatı bulmuş kişiler bu tespitime katılacaktır, hatta daha fazlasını söyleyeceklerdir, eminim. Deneme yanılma, sürekli bir öğrenci olma hali, sanatçı ruhu, kalbinin yolundan gitmesi, inançlı olması, yardımseverliği, çalışkanlığı gibi...

Bager'in Tedx İKÜ'deki 'Nasıl Zengin Olunur?' konuşmasının tamamını önce bir dinleyin, sonra yazıya devam edin. Kendinize zaman verin. Aceleye mahal yok:) Ben beklerim...



Bager diyor ki kısaca, tutkularının peşinden giden, sadece olma halini yaşayan insan zaten zengindir. Bendeniz ekonomi okumuş, üzerine teknoloji cilası yapmış, ve profesyonel iş hayatında ekonomi ve teknolojiyi birleştirerek hem çalışmış, hem eğitimler vermiş, hem de söylediklerini kitaplaştırmış ve bu sektörde naçizane tanınan biri olarak, bitmez tükenmez bir şekilde tutkusunu arayan kadınlardanım. Annelikle birlikte, bu tutkular gelişti, değişti ve dönüştü. Bager'in dünya tatlısı kızı Masal'ın ve Masal'ın arkadaşlarının da Bager'in şu anda yapmaya çalıştıklarında büyük bir ilham ve sorumluluk taşıdığını biliyorum. Tutku, bir tane olmak zorunda değil. Benim de Bager gibi eğitim, öğretim ve sanatla desteklediğim tutkularım var. Ve, kendimi bu konuda Donald Trump'tan daha zengin hissettiğimi söyleyebilirim:) Şükürler olsun...


Son 3 senedir Almanya'da yaşıyorum. Almanya, Avrupa'nın en çok Türk nüfusa sahip olduğu ülke. Ve şu anda yaklaşık 3. nesil ve 4. nesil Türklerle çalışıyorum. Benim tutkum, insanların hayatlarındaki ve kendilerindeki tüm renkleri keşfetmelerine ve bu renklerle konuşmalarına, gülmelerine, dans etmelerine ve eğlenmelerine yardımcı olmak. Aslında hep varolan, içlerinde bekleyen muhteşem yetenekleri ile onları buluşturmak. 


    Sürekli hayat öğrencisi olma hali, bilgiyi paylaşma sorumluluğunu da getiriyor. Son 3 senedir Almanya'da yaşadığım için, Türkçe konuşan çocuklar, aileler ve özellikle kadınlar üzerine düşünüyorum, üretiyorum, çalışıyorum ve paylaşıyorum. İhtiyaca yönelik özel seminerler, eğitimler ve çalışmalar yapıyorum. Uzmanlık alanlarım olan nefes ve farkındalıkla ilgili teknikleri mindful sanat ile birlestiriyorum.





Kadınlara, aynen Bager'in anlattığı gibi, gerçek zenginliğin, bolluk ve bereketin aslında tutkularını bulmak, yeteneklerini keşfetmek olduğu konusunda rehberlik etmeye çalışıyorum. Kadın Kadına adını verdiğim Şifa Matineleri düzenliyorum. Yaptığım şeyin içinde bilinç açıcı sohbetler, zihin sakinleştirme teknikleri, eğlenceli oyunlar ve biraz da spiritüellik var. Önce kendim eğleniyorum. Eğlenmediğim zorlama olan hiç bir şey yapmıyorum. Eh, o zaman da çalışıyormuşum gibi gelmiyor tabi:)





Kadınlara aslında birlik olmanın, networkün, paylaşmanın, üretimde olmanın, hayal kurmanın ve tutkularının önemini, kendi işlerini nasıl kurup büyütebileceklerini, Almanya'dan Türk bir Kadın Markası'nın nasıl çıkabileceğini anlatmaya çalışıyorum. Hayatımızın sorumluluğunu almak, üretmek ve paylaşmak büyük zenginlik benim hayat yolumda....Çünkü, biliyorum ki, en büyük zenginlik, sizin gibi düşünen, sizin gibi tutkuları olan insanlarla bir araya gelmek, düşünmek, üretmek ve paylaşmak. Ve işte, bu yüzden, Donald Trump'tan daha zengin hissediyorum! 

Sanat, teknoloji ve eğitim üzerine uzun süredir kafa yoran biri olarak, Bager'den etkilenmemek mümkün değil. Kendisinin fikirleri, enerjisi ve yaptıkları benim için sınırsız bir ilham kaynağı.

En son vasiyetini internette yayınlayan çılgın bir sanatçı...Tıklayın Allah aşkına! Bayıldım yaaa:)


Vazgeçilmez tutkularımdan olan teknolojiyi de işin içine katacağım deneysel işler yapacağım günler ise çok yakında. Canım kardeşim, bana her konuda tam destek, Brüksel'de yaşayan Visual Artist -Turbo Slow Atıl Altaş- ile bizi her sabah yataktan fişek gibi kaldıran muhteşem hayallerimiz var. Aramızdaki sınırlara, Avrupa'nın sert kışına ve soğuğuna inat, içimizi ısıtan, bize enerji ve umut veren tutkuyla bağlandığımız projelerimiz var. Ve işte, bu yüzden Donald Trump'tan daha zengin hissediyorum. 



Biliyorum, ülkenin şu anki durumu can sıkıcı, enerji vampiri gibi her gün üzerimize gelen bin tane haber var. Sanmayın ki, burada bal börek yaşıyoruz. Biz de üzülüyoruz, sınırlar ötesi olmak acıyı hafifletmiyor. Hatta, daha fazla hissettiriyor bazen! Çocuklarımıza güzel bir dünya, sanatla ve mindful teknolojiyle dolu bir dünya bırakma fikri bile yataktan zıplayarak kalkmanız için önemli bir neden olabilir.


Rahmetli canım dedem, idolüm, mentorum, Emekli Öğretmen İhsan İlbaş, Köy Enstitüsü kökenli öğretmenlerden. Rıfat Ilgaz'ın yurttaki fasulye-pilav arkadaşlarından:)
( Yandaki fotoğraf, 1 Aralık 1932 yılında dedemin öğretmenlik yaptığı Karahayıt Köyü'nde çekilmiş. Aralık ayının karında kışında, bazı çocukların ayakkabıları yok, terlikleri var ama o fotoğraf çekilmiş ve hatıra olsun diye tüm çocuklarla paylaşılmış. Dedem, okulun ve okumanın önemini asla unutmasınlar hediyesi olarak çocuklara her sene okul fotoğraflarını armağan olarak verirmiş.)

Eşim Mathias ise, Almanya'da 10-22 yaş arası çocuklara İngilizce ve Politika öğretiyor Almanya'da. Kayınvalidem ve kayınpederim emekli öğretmen. Yaşamının son 10 yılını kurumlara ve gençlere eğitmenlik yapmış biri olarak geçiren ve şu anda çocuklar ve aileler ile de çalışan ben, sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Yayılıp yatmanın, mayışmanın değil, harekete geçmenin zamanı.  

 Bager'in de içinde olduğu, eğitim ve teknolojiye yönelik söylenen çığır açıcı sözlerin süslediği röportajı her anne babanın, çocuklarla ilgili iş yapan herkesin ve tabi özellikle öğretmenlerin, eğitimcilerin okumasını diliyorum.

Başöğretmen Atatürk misali, çağrı yapan, bu uğurda çalışan, üreten, vizyonerlik eden insanlar var ülkemizde.

Okuyun, düşünün ve harekete geçin. Okullarda yeni dünya düzenine göre yapılandırılacak sistemler üzerine kafa yorun.

Önce okumakla işe başlasanız, o da yeter... Sonra da, popoyu kaldırıp, bir zahmet Kadıköy'deki Iskele 47'ye uğrayın. Bager'le bir çay için, benden de selam söyleyin:) Bilinciniz açılacak, bana güvenin..

Okumak için tık tık...

http://www.murselcavus.com/egitimde-teknoloji-tehdit-mi-firsat-mi/

Tutkulu günleriniz ve geceleriniz olsun...

Anıl Altaş Brug











16 Ocak 2017 Pazartesi

Meditation Medicine- İlaç niyetine Meditasyon

Yazının sonuna kadar okuyanlara muhteşem bir sürprizim olacak! Haydi, başlayın okumaya:)

Jeff Oliver benim hayattaki mentorlarımdan. Forgiveness adlı kitabını 5 kere falan okumuşumdur. Kendisi, hayat tarzı, sadece olma hali, bilgeliği ve ışığı ile Insan-ı Kamil olma yolunda bir çoğumuza göre tur bindirmiş gerçek bir bilge.

Şu sözü ondan duymuştum ve hayat mottolarımdan biri haline geldi: 

'Eğer kendini anlayabilirsen, başkalarını da anlayabilirsin. Başkalarını anlayabilirsen, bütün dünyanın nasıl işlediğini anlayabilirsin. Bu, gerçek bilgeliktir ve hayatımıza huzuru getiren şeydir. Herkesin hayatta bu arayış içinde olduğuna inanıyorum.' 

Jeff'e katılmadığım tek nokta, hayatta herkes bu arayışta olabilir ancak bunun farkında olmayabilir. Farkettiklerinde hayatlarında çok şey değişir. O yüzden, bize bunu farkettirecek Jeff gibi insanlar var dünyamızda, çok şükür...

Meditasyon, hayatımda yemek yemek ve su içmek kadar gerekli.
Bedenimizle ilgili çalıştığımızda yaptığımız şey aslında Body Fitness- Vücut EgzersiziBunun zihinle ilgili olanı da Mind Fitness yani Zihin Egzersizi-




Meditasyonu, hayatınıza huzur, güven, sakinlik ve farkındalık getirmek için her gün almanız gereken bir doz ilaç gibi düşünün. Herkese göre bu doz farklı. Bazısı için 1 dk, bazısı için 5 dk., bazısı için 30 dk, bazısı için ise 2 saat. Kendinize uygun meditasyon stilini keşfettikten ve deneyimledikten sonra bundan vazgeçmeniz mümkün olmayacaktır, bana güvenin. Ve, meditasyonu bir alışkanlık haline getirip, diş fırçalar gibi her gün yaptığınızda hayatınızın olumlu şekilde değişeceğini göreceksiniz. 

Ben denedim ve oldu. Ancak, kendime uygun meditasyon stillerini keşfettikten sonra oldu. Bu konuda kendimi yanlış yere yormuş ve hırpalamışım. Neden olmuyor, neden yapamıyorum diye üzülmüşüm. 

Jeff, bu anlamda hayatımda bir çığır açtı diyebilirim. Çünkü çikolata meditasyonu yapmayı ondan öğrendim. Evet, çukulata yerken bile meditasyon yapabilirsiniz. Çünkü, meditasyon aslında günlük hayatımıza, şehir koşturmacasına uyarlandığı, yani 21. yüzyıl insanı için düzenlendiğinde bir anlam kazanıyor. Nörologlar, Psikologlar, Psikiyatristler ve bütünleşik tıbba inanan doktorlar,  hastalarına bir doz meditasyon meditasyon öneriyor artık. Fakat, doktorlar sadece reçeteyi yazıyor. Bu ilacın olduğu eczaneyi bulmak ve size uygulamasını gösterecek kişiye ulaşmak sizin sorumluluğunuz. 



Bendeniz, bu konuda arayıştaydım ve şanslıydım. Yüce Yaradan karşıma Jeff gibi birini çıkardı.  

Meditasyon ve Mindfulness maceram bundan 7 sene once Jeff Oliver'ın düzenlediği bir Free Style Vipasana Meditasyon inzivasına katılarak gerçekleşti. Vipasana Meditasyonu, mindfulness meditasyon- farkındalık meditasyonu- olarak da anılan bir meditasyon çeşidi ve meditasyonun temelini oluşturuyor. Dünyada çok fazla ünlü insan Mindfulness Meditasyon yapıyor ve bunların başında Amerika'nın talk show kraliçesi Oprah Winfrey geliyor.  

Jeff'in özgeçmişine ve neden Meditasyon öğrettiği ile ilgili bilgiye aşağıdaki videodan ulaşabilirsiniz. Yazının devamını anlamak ve özümsemek için lütfen izleyin.




Yapı olarak kurallara bağlı olmayı seven biri değilim. (Şu anda Almanya'da olmamın nedenlerinden biri de kuralların gerekli olduğunu anlamam için sanırım. Hahaaa:)

İçinde free style geçmesi aslında bu teknikle yakınlık kurmamı sağladı. Çünkü Jeff, videoda anlattığı gibi meditasyonu ve mindful olma, farkında olma halini kaotik ve stresli 21. yüzyıl şehir yaşamına ve şehir insanına nasıl uygulayacağımızı öğretiyor. Meditasyonun çok farklı türleri var, ve bir çoğunu gösteriyor, denemeniz için cesaretlendiriyor.

Kim, ya da ne olduğumuzu biliyor muyuz? Kimin hikayesini yaşıyoruz? 
Bunu sörf yapan, Noel Baba'ya benzeyen, Avustralya'da yaşayan ve eski bir budist rahip olan bir Meditasyon Öğretmeni'nden öğrenmek ister misiniz? Vidoya tık tık... 



Jeff ile başlayan maceram, beni Meditasyon ve Mindfulness konusunda dünyadaki trendler ve uygulamaları hakkında araştırmaya ve öğrenmeye yöneltti. Amerika'da bu konularla ilgili üniversiteler, bölümler var. Ve, benim en çok içime sinen, deneyip gerçek anlamda faydasını gördüğüm yer UCLA Mindfulness Awareness Center oldu. 

UCLA Mindfulness Awareness Center Direktörü Diana Winston ve bölümdeki pek çok Meditasyon Öğretmeni ile çalışma fırsatı buldum, bir öğrenci gibi harıl harıl Meditasyon ve Mindfulness üzerine öğrendim, çalıştım ve hayatıma uyguladım. 




Jon Kabat Zin ekolünü kendime yakın buldum, çünkü kendisi aynı zamanda Tıp alanında bir Profesör Doktor ve uzun süredir bu konularda bilimsel araştırmalar yaparak bilimsel olarak kanıtladığı yeni teknikler geliştiriyor. Ne iş yaptığı sorulduğunda, kartvizitindeki tüm etiketler yerine sadece Mindfulness Öğretmeni diyecek kadar kendisiyle ve yaşam amacıyla bütünleşmiş bir bilim insanı. 

Dünyada pek çok doktor, onun kullandığı MBSR- Mindfulness based Stress Reduction- tekniğini kullanıyor. Ben daha çok bu tekniği kendi üzerinde uygulayanlardanım ve eğitimini aldım. MBSR Eğitmeni olabilmeniz için, 2 sene içinde yaklaşık 3 tane 9 günlük Vipasana İnzivası yapmanız bekleniyor. Ben daha önce Jeff ile yapma şansına eriştiğim için çok mutluyum. Demek ki doğru yoldayım demiştim kendime bunu öğrendiğimde:) UMAS Mindfulness Merkezi'nde bu işe gönül vermiş arkadaşlarıyla çalışmaya, üretmeye ve öğretmeye devam ediyor Jon Kabat Zin. 



Çok yakında Uluslararası Meditasyon Öğretmenleri Derneği üyeliğim onaylanacak. Bu yolculuk bana, zaten eğitmenlik yaptığım kişisel gelişim alanlarına mis gibi bir teknik-öğreti daha ekledi. Yani, kariyerim için de şahane bir adım oldu. Minnettarım...

2017 senesinde Mayıs ayında Mainz ve Frankfurt'ta 4 haftalık Türkçe olarak yapacağım İlaç Niyetine Meditasyon eğitimlerine başlayacağım. Bu eğitimlerin amacı, farklı meditasyon ve mindfulness tekniklerini göstererek, karakterimize en uygun olanları anlamamızı, öğrenmemizi, deneyimlememizi ve sürekli şekilde hayatımıza almamızı sağlamak. Ulaşamadığım kişiler için online eğitim seçenekleri de planlıyorum. Yaşasın Teknoloji!  
  
Meditasyon ve Mindfulness yolculuğumda, anne olmanın getirdiği sorumluluk ile Mindful Parenting üzerine eğitimler almaya başladım ve Dr. Dan Siegel'dan Mindsight eğitimleri aldım ve şu anda Mindful Parenting üzerine uzmanlaşmaya çalışıyorum. Kullandığı teknikler gerçekten muhteşem, tavsiye ederim. Çocuklar ve aileler ile yaptığım çalışmalarda Mindful Art, Meditasyon, nefes ve mindful parenting tekniklerini kullanıyorum ve sonuçlarının ufuk açıcı olduğunu söyleyebilirim.  



Mindfulness ve Meditasyon konusundaki bilimsel verileri ve makaleleri uluslararası boyutta takip ediyorum ve sizinle zamanı geldikçe paylaşacağım.  

Jeff Oliver'a bana bu yolu açtığı için sonsuz teşekkürler. Gitmesi çok keyifli, çok eğlenceli bir yol...Bu yazı, sanırım Jeff'e ve onu sevenlere bir sürpriz olacak. Yazının ingilizcesini de en kısa zamanda yazmayı planlıyorum:)

Veeee, Yazının başındaki sürprizimi şimdi açıklıyorum: 

Ta ta ta tammmm!!!

Jeff, 16 Ocak ve 17 Şubat 2017 tarihlerinde Türkiye'de olacak ve farklı şehirlerde farklı çalışmalar yapacak. 

Yaptığı çalışmalardan kendisi ücret almıyor, bağış sistemi üzerinden çalışıyor. Yani, gönlünüzden ne koparsa bağış kutusuna atıyorsunuz. Tabi, inzivalarda veya uzun süreli çalışmalarda kaldığınız yer, yemek, çay-kahve, yatacak yer ücretlerinden bağımsız konuşuyorum.  

Zaman ayırıp gidin, Jeff'e de benden selam söyleyin. 
Hayatınız değişsin, aynen benim gibi...

Kendisine facebook Jeff Oliver  sayfasından ulaşabilirsiniz. Türkçe de anlıyor, uzun süredir Türkiye'ye gelip gittiği için Türkçe öğrendi. Bütün çalışmalar İngilizce ve gönüllü bir Türkçe çevirmen eşliğinde oluyor. 

Ben katılamıyorum ancak gönlüm Jeff ve tüm katılımcılar ile olacak. Herkese farkındalık ile dolu keyifli bir zaman diliyorum. Şifa olsun, aşk olsun...

  









15 Ocak 2017 Pazar

Almanya'da İlk Kez Kadın Kadına bir Kız Kardeşlik Çemberi...


Geçen sene 8 Mart Kadınlar Günü'nde MaWi Dergisi'nin organizasyonuyla bir konuşma yapmıştım. Konuşmanın Başlığı: İçimizdeki Kadını Onurlandırma Zamanı idi.

Konuşmanın sonunda demiştim ki, 

'Bazen, yola çıkmak, içimizdeki güzellikleri tekrar keşfetmek, öğrenmek ve paylaşmak için kadınlar olarak el ele tutuşmaya ihtiyacımız olabilir. Hele de bu yüzyılda barış için, erkeklerin kalplerini açmalarını sağlamaları ve güzel bir gelecek için kadınların birlik olmaya daha çok ihtiyacı var. Kadının kadına saygı duymaya, merhametini, sefkatini, hosgorusunu ve gücünü göstermeye ihtiyacı var. Gülü sadece erkekler mi bize versin? Biz kadınlar olarak, birbirimize çiçek gibi davranalım, birbirimize çiçek verelim ve aslında bir olduğumuzu hatırlayalım. Biz, kendi içimizdeki kadını, hayatımıza giren tüm kadınları ve tüm kızkardeşlerimizi onurlandıralım ki, birlik olalım.  

Ben İstanbul’da yaşadığım dönemde Kızkardeşlik Çemberi çalışmalarına katılmıştım. İnsallah bugün bir vesile olur ve Almanya'da da düzenlemeye başlarız.' 

Aslında, ben o gün niyetimi koymuştum, çünkü inanılmaz bir ihtiyaç olduğunu görmüştüm tüm kadınların gözlerinde. Herkes aynı soruyu sormuştu bana: Neymiş ki bu kız kardeşlik çemberi? 

Veeee, beklenen an geldi çattı. 

22 Ocak Pazar günü, - yazıyı yazdığım şu anlarda çılgın şeyler yapıyor olacağız gelecek hafta inşallah- saat 14:00-17:00 arası Aschaffenburg'ta a-Almanya'daki ilk Türkçe Kadın Kadına organizasyonu gerçekleşecek. En azından benim bildiğim öyle! Almanya'da Türk kadınları arasında kadın kadına aktivite deyince ilk akla gelen, Kadınlar Matinesi oluyor. Bizimkisi de bir matine, ancak şifa matinesi:)

Aschaffenburg'un Nefes Meleği Işık Ekici ve Kulturtreff organizasyonuyla gerçekleşecek. İletişim için facebook üzerinden bana ulaşabilirsiniz. 
Buraya tık tık...   Veya, info@renginefes.com adresine mail atabilirsiniz. 

 23 Ocak benim doğumgünüm. 
Tüm kadınlara ve kendime harika bir doğumgünü hediyesi vermek istedim. Tarih de denk geldi, çok şükür. Biliyorum ki, bu yazı Türkiye'den de okunuyor. Lütfen Almanya'da yaşayan kız kardeşleriniz, arkadaşlarınız ile paylaşın, Frankfurt ve Aschaffenburg çevresinde yaşayan kadınlara ulaşmasını sağlayın. 

Annenizi, teyzenizi, kuzeninizi, arkadaşınızı, kızkardeşinizi, kızlarınızı alın, gelin. Size söz veriyorum, o kapıdan giren kadınla çıkan kadın aynı olmayacak! 
(Genç kızlarımızı da bekliyoruz. Hatta genöler ve öğrenciler için %50 indirim koyduk. Küçük kız çocukları için uygun bir aktivite değildir, ufaklıklar evde kalsın mümkünse.)
    
 Aşağıda video ve görsellerde neler yapacağımız anlatılıyor. Ancak, anlatılmaz yaşanır bir gün olacak, emin olabilirsiniz. 2017 yılına girerken, bereket meditasyonları ve bolluk bereket hakkında farkındalık sohbeti olacak. Rahimlerimizi şifalandırıcı nefes teknikleri göstereceğim. Nefes ve zayıflama ilişkisini anlatacağım. Ardından, bir çukulata meditasyonu yapacağız:) 
Top oynayacağız, çocukluğumuza döneceğiz. Bedenimizi hissedeceğiz, farkındalığımızı arttıracağız. Hayatımızdaki tüm kadınları onurlandıracağız. İlişkilerimizde nasıl daha başarılı ouruz, neyi yanlış yapıyoruz, öğreneceğiz.  
Kalbimizi sevgiye açacak, maskesiz yaşamanın güzelliğini keşfedeceğiz. 
Kendimizi çiçek gibi hissedeceğiz. 
Sonunda da, doğum günü pastası, çay, kahve eşliğinde sohbet edeceğiz. 
Eh, daha ne olsun! 
Haydi, üşenmeyin. Pazar günü evde oturup mayışmayın. Atlayın, gelin. 
Pişman olmayacaksınız! 






Tanıdığım, bilgisine ve tecrübesine güvendiğim arkadaşlarımı da yavaş yavaş bu projeye dahil etmek niyetim. Bu konuda muhtesem hayallerim var:) 


Hafif bi rüzgâr essin
Hafiflesin korkularımız
Yetmez mi hayatı bıkmadan
Ciddiye alışımız
Hafif bi şarkı çalsın
Hafiflesin duygularımız
Yetmez mi hayatta durmadan
Ağıtlar yakışımız
Hafif bir yemek hafif bir kadeh çözer hiddetimizi
Hatırlarız belki de birbirimizi ne çok sevdiğimizi
Hafif bi sohbet tatlı muhabbet çözer hiddetimizi
Hatırlarız belki de birbirimizi ne çok sevdiğimizi..... ( Söz: Aylin Atalay, Müzik: Jürgen Heusser)

Kadın Kadına veya diğer adıyla Kız kardeşlik Çemberi*, kadim zamanlardan gelen köklü bir gelenek, vazgeçilmez bir şifa yöntemi. Çember törensel bir süreçte kendi dişiliğimizi onurlandırdığımız ve kız kardeşlerimizin kıymetini fark ettiğimiz ve birbirimizi kucakladığımız bir çalışmadır. Bana bu yolda, yoldaş olan kız kardeşim Aylin Çevik'e teşekkürü bir borç bilirim. 
Kadınlarla çalışmayı seviyorum ve Kadın Kadına adında yeni bir etkinlik başlattım. Aslında yüzyıllardır kadınlarımızın yaptığını modernleştirmeye çalıştım. Çünkü Avrupa'da Türkçe konuşan kadınlar arasında böyle bir ihtiyaç olduğunu gözlemledim. Almanya'da ilk kez Aschaffenburg'ta gerçekleşecek. 22 Ocak Pazar saat 14:00-17:00 arası. Tüm kadınlara ve kendime harika bir doğumgünü hediyesi olacak, eminim.. Tanıdığım, bilgisine ve tecrübesine güvendiğim arkadaşlarımı da yavaş yavaş bu projeye dahil etmek niyetim. Bu konuda muhtesem hayallerim var:)
Kadın Kadına'da kalplerimizi birbirimize açacağız. Yaşama getirdiğimiz değerin heyecanını yaşacağız. Enerjimizi dengeleyeceğiz. Rahim nefesini öğreneceğiz. Şifacı Oksitosinhormonunu keşfedeceğiz. Sesimizle şifa olacağız. Üstelik tüm bunları ruhlarımızın ışında, kalplerimizin sıcağında bir tören, bir dua, bir kutlama havasında yapacağız.
Tüm Kadınlarımızı bekliyoruz! 
Kadim zamanlarda kadınlar kendilerini, birbirlerini ve içinde yaşadıkları toplulukları şifalamak için çember düzeninde bir araya gelerek acılarını, sevinçlerini, korkularını, yaralarını, hikayelerini, sorularını, tecrübelerini paylaşıyorlardı. Ritüeller ile birbirlerine içlerindeki, Kutsal Kadın Ruhunu hatırlatıyor, birbirlerini her anlamda güçlendiriyorlardı. Kendini bir diğer kadın ile kıyaslamak yoktu. Nasıl olsundu ki? Bir sümbülün kendini menekşe ile kıyaslaması hiç görülmüş şey miydi? Doğa Ana’nın tüm kızları hepsi ayrı birer çiçekti ve o topağın üzerinde hepsi kendi özgünlüğünde, yan yana ‘kız-kardeşçe’ yaşıyorlardı.  Tüm çiçekler kız kardeşti, aynı ananın rahminden doğma, bir annenin her bir çocuğuna ayırmadan dağıttığı sevgisinde, hepsi kendine özgü ve fevkalade güzellikte.
Tıpkı çiçekler gibi bizler de yerkürenin kızlarıyız. Bu ‘dişi (kadınsı) bilgeliğin’ maalesef unuttuğumuz bir gerçeğidir ve güç kaybettiğimiz bir haldir. Bu bilgeliği bedenlerimizde yeniden anımsamak için şunu idrak etmek yararlı olabilir.
Böylesi bir topluluk eşitlik, saygı, sevgi, şefkat, güven içinde paylaşım, sağlıklı sınırlar ve bireysel özgürlük ile bireylerin ruhsal ve içsel gelişimine hizmet eder, içsel bilgeliklerini geliştirir ve sonucunda büyük mucizeler gerçekleşir.
Böylesi topluluklara ihtiyaç duyduğumuz bugünkü gerçekliğimizde, yükselen ‘Kutsal Dişi’ enerjisi dünyada ki her bir kadına ‘bir araya gelin’ diyor. Gelin ki ancak sizlerin bu hatırlayışı ile gelecek nesiller için iyileşmiş bir dünya bırakacağız.
Kadının Bedenindeki Şifacı Tanrıça ‘Oksitosin’
Kadın Beyninin erkek beyninden farklılıklarını inceleyen ve bu konuda keşfettiği önemli bilimsel bulgularla çığır açan nöropsikiyatrist Dr. Louann Brizendine şifacı tanrıça oksitosin hormonunu bakın nasıl tarif ediyor.
Oksitosin: Oynak, sevecen, besleyici, toprak ana, yardım etmekten ve hizmet etmekten zevk alır, kadın sosyalleşme hormonu, östrojenin kızkardeşi (*Kaynak Kitap: Kadın Beyni)
Kutsal Kadını içimizde uyandırma yolunda dişi bilgeliğin pratikleri şüphesiz ki bu şifacı hormonunu biliyordu. Bu nedenle, kadın çemberlerinde Dr. Brizendine’nin de tarif ettiği gibi sevecen ve besleyici olan, ilişkilerde bağ kurmayı sağlayan bu hormonu aktive edecek dişil pratiklere yer verilir. Stres, kadın bedenini bir erkeğin stresten etkilenmesinden daha farklı etkiler ve kadının bedeni onu azaltmak, sisteminden atmak ve çözmek için farklı şekilde çalışır. Oksitosin hormon üretimi vücutta azaldıkça kadının bedeni sertleşir ve sonucunda feminen özü ile bağlantısı zayıflar. Oksitosin hormonu bebek emzirirken, derin bir bağ ve aşk ile olan cinsellik sonrası hal ile, sevdiklerine sarılırken, samimi içten bir sohbet ile, toprakla çiçeklerle uğraşırken veya sevdiklerin için bir şeyler yaparken kolayca ortaya çıkarken diğer bir çıkış yeri kızkardeşliğin samimi ve içten yaşanabildiği kadın çemberleridir. Bizlerin, içimizdeki Kutsal Kadını hatırlamamız için bedenlerimizle temasımız, bedensel farkındalığımız çok önemlidir. Ve stresi eritebilmemiz, feminen öze, kalp açıklığına gelebilmemiz oksitosin hormonu ile mümkün olur. Tanrıça hormonu adı verilen bu hormon ile kaslarımız derinden gevşer ve kan basıncımız düşer. Ağrı eşiğimiz yükselir aynı zamanda bu hormon büyümeyi, iyileşmeyi ve ilişkilerimize derinden sevgi dolu bağ kurmamızı da teşvik eder. Yumuşarız. Hafifleriz. Bedenimizin ihtiyaç duyduğu sevgiyi hissetmeye, iyileşmeye ve rahatlamaya hazır hale geliriz.
Bu hormon,  yargısız, açık ve derin bir dinleme ile, sıcak ve sevecen bir sarılma ile, kişisel hikayelerin analiz tuzağına düşmeden paylaşımı ile de bu çemberlerde kadınların bedeninde aktive edilerek, şifacı tanrıçanın işini yapmasına izin verilmiş olur.
Kadınların birbirlerinde kendilerini bulabildikleri, gerçek bir açıklık ve güven ile açılan çember alanları kadınları sonsuza kadar dönüştürebilir.
Bu yüzden kadın çemberleri kutsal bir alandır ve dişil pratikler ile kadını derinden rahatlatmayı amaçlar. Bu alanda, özden sapan fuzuli konuşmalar enerjimizi tüketmekten başka bir işe yaramadığı gibi, sorun yaşayan kadının sorunlarını iyi bir niyet ile olduğu halde ‘analiz eden, zihne çıkaran ya da kadını içinde bulunduğu halden daha pozitif olmaya zorlayan’ yöntemler, bu çemberlerde yaratılmak istenen iyileştirici, rahatlatıcı enerjinin de fakirleşmesine neden olur. Zaten analiz zengini, gerçek duyguların yaşanmasına olanak vermeden sürekli pozitifliği pompalayan dünyamızda, zihinlerimizi fazlasıyla meşgul ederek bedenlerimizin içinde sadece ‘omuz ve baş’ yani eril bölgesinde yaşıyoruz. Bedenimizle bağlantımızı yitirdiğimiz için dişil veçhelerimizle buluşmamız zorlaşıyor.
Bu çemberlerde, temel motivasyonumuz duygusal, fiziksel, enerjisel ve zihinsel olarak rahatlamak, anlaşılmak, dinlenilmek ve güzeli, iyileşmeyi, saf gücü birlikte yaratmak olmalı.
Sevgili Kız kardeşlerim,
Hangi alanda olursa olsun, işyerlerinizde, evlerinizde, derneklerinizde, özel çevrenizde kendiniz dahil, her bir kadının maskesiz kendi olabileceği bir ortam yaratın. 
Bizler yeni dünyayı doğuranız. Biz birlikte gezegeni iyileştirecek olanız.
Gelin köklerimizi yeniden birlikte hatırlayalım.
#globalsisterhood
*Bilge İnal'ın Dişi Bilgeliğe Yolculuk sitesinden derlenmiştir.